22 Kasım 2009 Pazar

Yoksa Diyetler Şişmanlatıyor mu?

Aslında bilim adamları, 1940'lardan beri sert ve sağlıksız rejimlerin uzun vadede zayıflatmadığını, hatta şişmanlattığını biliyorlardı.
Bu yazıyı aslında dr. pozitif'in bir üyesi tetikledi. Söylediği, kelimesi kelimesine şöyleydi: "Biliyorum ki, ben rejim yapmasaydım, bu kadar kilo almayacaktım."
Kilo problemi olan çoğu insanın başından geçmiştir. Birkaç hafta, belki de birkaç ay sürecek bir "rejim"e başlanır. Ya gün, gün yenecek şeyler bellidir (Meselâ "Scarsdale Tıbbî Diyet"i), yahut da biraz daha serbest "değişim listeleri" vardır. "Bir kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir" veya "bir adet greyfurt" ezberlediğimiz tavsiyelerdir. Bazılarında ise ne yeneceği değil de ne yenmeyeceği veya ne zaman yeneceği söylenir (Atkins veya İsveç diyeti).,
Gayet de iyi gider rejim. Hızla kilo verilir. Derken mutlu sona ulaşılır. Baskül 5, hatta 10 kilo daha düşük göstermektedir. Gerçi kendimizi bitkin hissetmekteyiz, çikolata diye, tatlı diye, veya karbonhidrat rejimi ise patates, bir dilim ekmek diye kıvranmaktayız ama deymiştir. Aradan bir süre geçer. Ve eski kilomuza tekrar varırız. Daha da beteri, birkaç yıl sonra, eski kilomuzun da üstündeyizdir. Hiç olmazsa rejimden önceki hale geri dönmek ister ve yeni, daha etkili rejimler aramaya başlarız.
"Ah bende irade yok!"
"Ne güzel zayıflamıştım. Ama irademe hâkim olamadım. Tekrar oburlaştım ve işte buradayım." Kendimizi o kadar kabahatli hissederiz ki, genellikle yukarıdaki üyemizin vardığı ve aslında pek de doğru gerçeği görmeyiz. Acaba bu bizim değil de rejimin suçu olmasın?
Kabahat rejimlerde olmasın!
Aslında bilim adamları, 1940'lardan beri sert ve sağlıksız rejimlerin uzun vadede zayıflatmadığını, hatta şişmanlattığını biliyorlardı. Minnesota Üniversitesi'nde, Ancel Keys ve arkadaşlarının, 36 erkek üzerinde yaptığı ve 1950'de iki cilt halinde yayınladığı deney sert rejimlerin etkilerini ortaya koymuştu.
Minnesota deneyi
Denekler, normal beslenmelerinin yarısı kadar kalori aldıkları bir rejime tabi tutuldu. Bu, birçok sert rejimde yapılandan daha büyük bir kısıtlama değildir. Rejim biraz uzunca, toplam altı ay sürdü ve katılanlar vücut ağırlıklarının yaklaşık dörtte birini kaybettiler. Yani başarılı oldu. Öyle mi? Bir süre sonra, kaybedilen kilolar geri alındığı gibi, eski ağırlığın da ortalama yüzde on üstüne çıkıldı. Birçoğumuzun yeni rejim peşine düştüğü kiloya. Ancak epey sonra, ta baştaki kilolarına dönebildiler.
Kilo harici göstergeler de pek iç acıcı değildi. Birçok denekte, normalde aneroksia nervosa ve benzeri hastalıklarda ortaya çıkan belirtiler gözlendi. Yemekten başka bir şey düşünmüyorlardı. Ağır depresyona girenler oldu. 5- 6 binkalori gibi abartılı beslenme düzenleri geliştirenler, normal üstü kalori alınan öğünlerden daha bir saat sonra açlık çekenler, hastalanıncaya kadar yiyenler gözlendi. Rejim sonuna doğru 36 genç erkekten, kız arkadaşlarıyla ilişkisini devam ettiren sadece üç-dört kişiydi ve onlar da son derece isteksiz olduklarını, alışkanlıktan ötürü eski davranışlarını sürdürdüklerini söylüyordu.
Altı aylık rejim sonunda deneklerin bazal metabolizmasının yüzde kırk azaldığı ölçüldü. Bazal metabolizma, insanın, dinlenme halindeyken yaşamını sürdürmek için harcadığı enerji (kalori) miktarıdır. Bu düşüş, yukarıda belirtilen beslenme bozukluklarıyla birleşince, orta vadede neden kilo alınıp, eski kilonun üzerine çıkıldığı anlaşılıyor. Davranış bozuklukları da cabası.
Rejim değil hayat tarzı değişikliği
Minnesota deneyi değişik şekillerde defalarca tekrarlandı ve destekleyici sonuçlar alındı . dr. pozitif'in, "çözüm, rejim değil, hayat tarzı değişikliğidir" ilkesi bu gerçeklere dayanmaktadır. Vücutla zıtlaşmak, yenilgiyi garanti etmektir. Yüz milyonlarca yıllık evrim sırasında vücudumuzun kazandığı en güçlü mekanizmalarından biri kıtlığa karşı savunmadır. Enerji alımındaki beklenmeyen bir düşüş, bu savunma sistemini harekete geçirir. Bir taraftan vücudumuz enerji harcamada çok daha tutumlu hale gelirken, psikolojimiz ise her şeyi ihmal etmek pahasına beslenmeye odaklanır.
Peki bu bilgiler niçin yaygın olarak anlatılmaz?
Belki iş hacmi yüzlerce milyara ulaşan zayıflama endüstrisinin "yepyeni ve başarılı rejimleri" ve ardından aynı müşterilerin birkaç sene sonra döneceklerini bilmesi, kolay sırt çevrilecek bir kaynak değildir! Belki bu sebepten insanlar, hâlâ "falan rejim iki haftada on kilo verdiriyor, seninki haftada kaç kilo kaybettiriyor?" gibi sohbetlere prim veriyor.

Hiç yorum yok: